26 Mayıs 2014 Pazartesi

Tekirdağ Sahilleri

Blogumda son olarak denize 100 km'den fazla kıyısı olan Tekirdağ'da denize girilebilecek yerlerden bahsedeceğim. Mavi bayraklı plajlarıyla, yeşilin maviyle buluştuğu noktalarıyla, İstanbul'a yakın olmasının avantajıyla Tekirdağ Marmara'nın İncisi lakabını kesinlikle sonuna kadar hakediyor.

Öncelikle Kumbağ'dan bahsedelim. Kumbağ, ilin önde gelen eğlenme ve dinlenme merkezlerinden birisi. Turistik tesislerin, pansiyonların ve halk plajlarının yoğun olduğu bu yerde bulunan Ormaniçi Dinlenme Merkezi belki ilginizi çeker. Plajlarında şemsiye, duş, şezlong, spor etkinlikleri ve yeme içme mekanları bulmak mümkün. Öte yandan denizi berrak ve temizdir. İnce kumlu kumsalı, sığ ve güvenli bir denizi var.

Kumbağ sahil

Şarköy kumsalı ise 2007 ve 2008 yıllarında mavi bayrak almış, turizmde bu alanda atılımlar gösteren bir ilçedir. Çanakkale Boğaz girişine yaklaştıkça artan akıntılar sebebiyle kendini temizleyen bir denizi var. İlçe merkezinde ince kumlu denize girilebilecek uzun plajları var. Plajları işletmelerin ve sosyal tesislerin de ilgisiyle oldukça bakımlı. Son yıllarda rüzgar sörfü sporu yörede yaygın halde yapılmakta, bu konuda kurslar açan klüpler artmakta. Şarköy konaklama ve alışveriş imkanı sunduğu gibi, gelip geçenler için bir lezzet durağıdır da daha önceki yazılarımda bahsettiğim gibi özellikle yörenin şarapları ve zeytinyağı bu alanda meşhur.

Şarköy sahil

Marmara Ereğlisi-Yeniçiftlik ne yazık ki, bu kıyı hattı neredeyse kesintisiz yazlıklar ve sitelerce kuşatılmış durumda. Marmara Ereğilisi otel,motel ve pansiyonları ile seçenekler sunsa da, denize gircek yerler ne yazık ki kısıtlı ve çoğunlukla yerleşimin kıyıları kuşatan boğucu yapısı içinde cezbedici bir tarafı kalmadı diyebiliriz. Buna karşılık, yeme içme ve eğlence mekanlarıyla alternatifler sunabilmekte. Bu seçenek azlığına rağmen, bu civarda yaşayanlar Tekirdağ'a doğru uzayan kıyı boyunca tabiri caizse denize girecek yer buldukları noktadan fırsatı değerlendirmeyi tercih etmekteler.

Yeniçiflik, bahsettiğim gibi yoğun yazlık sitelerin hemen dar kıyı çizgisinin ardına konuşlandığı yapısıyla, denize girmek için kısıtlı olanaklar sunsa da, hafta sonları yoğun kalabalıklar sebebiyle boğucu bir havaya bürünmekte. Bu yüzden Tekirdağ'da denize girmek isterseniz ve seçme şansınız varsa Marmara Ereğlisi-Yeniçiftlik yerine Şarköy ve Kumbağ'ı tercih etmenizi tavsiye ediyorum.




Şarköy Bağbozumu

Şimdiye kadar hiç bağbozumuna şahit olmadıysanız Şarköy sizin için doğru adres. Konuyu kısaca özetlersek  Şarköy'de değişik büyüklükte 38 adet şarap üretimi yapan fabrika var. Bunun sebebi Şarköy'ün şaraplık üzüm üretimi açısından bir cennet olması. Yüzyıllara dayanan bağcılık birikimiyle, dağı, taşı, toprağı, havasıyla en kaliteli üzümlerin yetiştiği, şarap denilince akla ilk gelen yerlerden biridir Şarköy. Sabahın erken saatlerinde bağlarda kesilen üzümler, traktörlere yüklenip şaraphanelere, Rumlardan kalma şarap mağazalarına taşınıyor. Üzümler helezonik ezicilerde sıkılıyor, şaraba dönüşeceği uzun yolculuğa başlıyor. 
Bu aylarda Şarköy sokakları şıra kokar. Şaraphanelerin önü üzüm sularıyla adeta yıkanmış gibidir. Bağcılar bu döneme “kampanya” adını verir. Kestikleri üzümleri Şarköy’deki 38 şarap fabrikasına taşırlar.


Doluca, Mey'in Kayra Şarap Fabrikası, Sevilen, Gülor gibi büyükler fabrikalar dışında, katıldığı dünya çapındaki yarışmalarda ödüller alan Melen gibi butik şarap üreticileri, Ganos, Bağcı, Aker, Oral, Aral, Hastürk, Mayadağ, Karaf gibi yerel şarapçılarda hareketlilik bağbozumu döneminde çarpıcı şekilde göze batar. Bağ bozumu döneminde, Doluca, Kayra, Melen şarap fabrikaları, İstanbul'dan bağ bozumu turları düzenler. 


Sonbahar, bağbozumu günleri Şarköy’ü ve şirin beldesi Mürefte'yi tanımak için en uygun zaman. Sabahın ilk ışıklarından itibaren bağlarda yaşanan coşkuya tanık olun. Ganos Dağları’nın eteklerinden, Saroz Körfezi’ne bakan tepelerden unutamayacağınız manzaraları seyredin. Kesilip kasalara yüklenen üzümlerin peşine düşüp, fabrikalardaki serüvenine tanık olun. Sıkıldığı zaman şıranın tadına bakın. Sonra fıçılarda uykuya yatırılmış, geçen yılın ürünleriyle damağınızı şenlendirin, her yudumda size anlatacağı öyküye kulak verin. Her gittiğiniz şarap üreticisi keyifle sizlere geçen yılın şaraplarını, yeni ürünlerini tattıracaktır.
Almadan dönmeyeceğiniz butik roze şarapların, cabernet, merlot, gamay, sauvignon blanc üzümlerinin rayihasıyla dolu minik kadehlerin sizi çarpmasına izin vermeyin. Tadımınızı ona göre ayarlayın. Seçeceğiniz Şarköy ve Mürefte şaraplarını siz de evinizde uykuya yatırın, sonra içerken Tekirdağ’ın sonbaharını hatırlayın. Unutmadan...Bağbozumu turuna gelirken fotoğraf makinenizi, kameranızı yanınıza almayı unutmayın. Bu sihirli yolculuğu kaydedin. Şarabınızı yudumlarken yeniden izleyin.




Uçmakdere

Tekirdağ'a yakın şehirlerde mi yaşıyorsunuz ? Haftasonu için şöyle adrenalini yüksek bir aktivite mi arıyorsunuz ? Yoksa aradığınız tam olarak yamaç paraşütü mü ? Evet doğru okudunuz :) Yamaç paraşütü yapmak için Fethiye'ye kadar gitmenize gerek yok. Tekirdağ'ın Şarköy ilçesine bağlı Uçmakdere köyü sizin için doğru adres. Eğer şehrimizi ziyaretiniz sırasında Uçmakdere'ye uğramadan gidersiniz Tekirdağ'ı gezdim, gördüm dememelisiniz. Yamaç paraşütünün yanısıra Uçmakdere'de yapabileceğiniz pek çok aktivite sizleri bekliyor. Dilerseniz başlayalım...


Doğal özellikleriyle Marmara kıyılarının ender köşelerinden biri Uçmakdere. Ganos Dağı eteğinden yol alırken, Marmara'yı hiç bu kadar yüksekten ve bu açıda görmediğinizi fark ederken, karşınızda uzanmış yatan Marmara Adası ve Hayırsız Ada'yla da selamlaşıyorsunuz. Birbirini izleyen koyların doyumsuz güzelliğine sonbaharın sarı-turuncu cazibesi de eşlik edince, Uçmakdere yolu size usta bir ressamın fırçasından çıkan yağlı boya bir tablonun içine çekiyor sanki. Hele bir de Uçmakdere'ye ulaştığınız zaman... İşte o zaman cennettesiniz! 


 Uçmakdere semalarında süzülmek için 625 metre yükseklikteki Nişantepe'ye çıkmak gerekiyor. Burada dört atlayış noktası bulunmakta, zirveden atladığınızda Ayvasıl koyuna iniş yapıyorsunuz. Zirve ile iniş noktası arası 6 km. düzgün bir toprak yola sahip. Nişantepe'nin su üzerindeki uygun irtifası; tehlike hareketlerinin çalışılmasına da olanak sağlamaktadır.

Uçmakdere'de denize girebileceğiniz bir sahilde var.

Uçmakdere'de "Mocamp Çınar" adında her türlü ihtiyacınızı giderecek şekilde gruplar ve aileler için organize edilmiş tarihi çınarların altında,açık hava restoranı ve piknik alanları bulunmakta. Otel ve Motel gibi konaklama alanları tercihinizse Uçmakdere köyüne en yakın yerler Hoşköy ve Mürefte beldelerinde. Aile için piknik yerleri,özel pansiyonlar ,çay bahçesi ve güneşlenme için çakıl sahili var. Gözleme,tost,taze balık,köfte ve köy şarabı servisi alabileceğiniz lokantalar mevcut. Köye giriş ve çıkışlarda da mis kokulu "Organik Köy Ürünleri"ni satın alma imkanınız bulunmakta. Zaten Uçmakdere'ye geldiğinizde Marmara Bölgesi'nde böyle bir doğal güzelliğin varlığı sizleri oldukça şaşırtacak.

Benim fikrim gelecekte bir turizm cennetine dönüşecek Uçmakdere'yi ortam çok fazla bozulmadan ziyaret etmeniz. 

Uçmakdere'ye ulaşmak için ise ihtiyacınız olan bilgiler şunlar,İstanbul istikametinden ;

    Otoban'dan yada D100 karayolundan Kınalı'dan çıkarak Tekirdağ İstikametine doğru devam ediyorsunuz. Tekirdağ'a vardıktan sonra şehir çıkışındaki son ışıklardan (dört yol) sola Kumbağ İstikametine dönün, az ileride yol T yapacak, sağa dönün, Altınova, Barbaros'u geçince tepeyi aşıp inişte yol, benzin istasyonunda ikiye ayrılacak ( Kumbağ - Naip). Naip İstikametine sağdan devam edeceksiniz, tuğla fabrikalarını geçtikten sonra Naip köy içinden geçerseniz. Köy meydanından sağa sonra tekrar sola dönerek devam edin. Mermer köy ve Yeniköy istikametlerini takip edin. Yol, iki kez çatallanacak, ikisinde de soldan takip edeceksiniz. Yeniköyden çıkar çıkmaz dağ yollarına varacaksınız. Ve yaklaşık 7 km. sonra Uçmakdere Köyünde olacaksınız. Tüm alışverişlerinizi köy içerisinde yapabilirsiniz. Köy içerisinden sahile inmek için aynı yolu takip ederek 2 km sonra denize varıyor olacaksınız.


25 Mayıs 2014 Pazar


Tekirdağ Kiraz Festivali

Tekirdağ denince akla gelen en güzel etkinliklerden biri de "Tekirdağ Kiraz Festivali". İlk kez 1962 yılında "Kiraz Cümbüşü" adı altında yapıldı daha sonra  "Kiraz Festivali" adı altında geleneksel hale getirilerek geniş bir çerçevede kültür ve eğlence programları oluşturularak gerçekleşmeye devam etti. Kutlama Komitesi Başkanlığını Tekirdağ Belediye Başkanları üstlenerek, her yıl haziran ayı içerisinde, genellikle ilk haftası olmak üzere, dört gün boyunca, kortejler, sergiler, gösteriler, fener alayları, gece konserleri, kiraz yarışmaları, yelken yarışmaları, festival güzellik yarışmaları, piknikler ve kapanış konserleri ile bitiyor. Bu festival sayesinde hafta boyunca özellikle şehirde iç turizm açısından büyük hareketlenme yaşanıyor. Binlerce Tekirdağlı şehrin sahiline ve eğlence yerlerine inerek festivali doyasıya yaşıyor. 



Bu yıl 50.si düzenlenecek festivalde 05-08 Haziran tarihleri arasında Gripin, Candan Erçetin, Suzan Kardeş ve Yeşim Salkım gibi ünlü sanatçılar sahneye çıkacak. Ve her sene olduğu gibi dört gün boyunca çeşitli yarışmalar eğlenceli aktiviteler festivalde sizleri bekliyor olacak. Bu sene festival için seçilen ilçe ise Süleymanpaşa. Sizinde yolunuz Haziran ayının hemen başında Tekirdağ'a düşerse Kiraz Festivali'nde yeterince eğlenmeden ve kiraza doymadan şehirden ayrılmayın. Son olarak belirtmek isterim ki Arif Nihat ASYA'nın şiirlerinden birinede konu olan kiraz Tekirdağ'ın köklü bir gelenekten beslenen kazanımlarındandır.

"Şu gördüklerin kiraz ağaçlarıdır / Ki, böyle çıplak kalmazlar
Günü gelir uzun olur yeşilin ömrü / Zannedersin ki solmazlar
Bizim buralarda / Kiraza çıkmayan kızı almazlar."

 Tekirdağ Kiraz Festivali'nden kareler

Tekirdağ Kiraz Festivali'nden kareler


Rakoczi Müzesi

Tekirdağ'a geldiğinizde ziyaret etmeniz gereken müzelerden biride Rakoczi Müzesi. Müze Macar bağımsızlık hareketi önderi olan II. Ferenc Rákóczi adına yaptırılmış. Dilerseniz ilk önce Rakoczi'nin hayatından daha doğrusu Tekirdağ ile bağlantısından bahsedelim.

1704-1711 yılları arasında Erdel Prensi olan Rakoczi, 1700 yılında Habsburg Hanedanı'na karşı yapılacak olası bir Macar bağımsızlık savaşı için Fransa'nın desteğini aldı. Bununla birlikte, Avusturya istihbarat servisinin bu konudan haberdar olması sonucunda tutuklandı ve hapsedildi. Ölüm cezasına çarptırılacağı kesinleşince hapisten kaçtı ve Polonya'ya iltica etti. Ardından 1703 yılında başlayan bağımsızlık savaşını takiben Rákóczi II. Ferenc Rákóczi' adıyla Erdel prensi ünvanını aldı. 1705'te ise Széchény şehrinde toplanan asiller meclisi tarafından Macaristan prensi ilan edildi.  1708 yılında bağımsızlık savaşını kaybeden Macar ordusu ve Rakoczi için sürgün yılları başlamış oldu. 1715 yılında Rakoczi Osmanlı İmparatorluğu'nun davetini kabul ederek hayatının son 20 senesini Tekirdağ'da geçirdi. 


Tekirdağ merkezde Barbaros Caddesi üzerinde eski bir Türk evi olan Rakoczi'nin yaşadığı bina,son yıllarını Tekirdağ’da geçiren Erdel Prensi ve Macar Halk Kurtuluş Kahramanı II.Rakoczi Frençh’in anılarına izafeten Macar Hükümetince müze olarak düzenlendi. Mülkiyeti ve içindeki zati eşyalarıyla birlikte Macar hükümetine ait olan müze 25 Eylül 1982 tarihinde ziyarete açıldı. Sergilenen eserler arasında Türk-Macar ilişkilerini ve iki ulusun halk sanatlarındaki beraberliklerini simgeleyen eserler ile Rakoczi’nin şahsi ve ailesine ait eşyalar var. Ayrıca Tekirdağ'da Rakoczi adına birde çeşme var. Müze Tekirdağ merkezde sahil tarafında, ziyaret etmek isterseniz gerekli bilgileri de aşağıda paylaşıyorum.

Rakoczi Müzesi
Tel: (0.282) 263 85 77
Açılış-Kapanış Saatleri: 09.00-12.00 / 13.00-17.00
Pazartesi hariç her gün açık ve fotoğraf çekmek yasaktır


Rakoczi Müzesi
Rakoczi Müzesi içerisinden bir kare




Namık Kemal Evi

Hepiniz bilirsiniz bazı şehirler bazı insanlarla özdeşleşir. Tekirdağ ile özdeşleşen isim ise büyük Vatan Şairi Namık Kemal. Namık Kemal hayatının sadece ilk altı senesini Tekirdağ'da geçirmesine rağmen her zaman şehirde yaşayanlar için önemli bir kişilik olmuştur. Tekirdağlılar Namık Kemal'e her zaman büyük sevgi ve saygı beslemiştir. Namık Kemal Üniversitesi, Namık Kemal Kütüphanesi, Namık Kemal İlkokulu  şairin adını taşıyan sadece birkaç örnek. Ve tabi Namık Kemal adına bir müze. Bu yazımda sizlere Namık Kemal Evi'nden bahsedeceğim.




Namık Kemal Evi 19. yüzyılda Osmanlı mimarisine uygun olarak inşa edilmiş. Üç katlı binanın etrafında geniş bir bahçe duvarı var ve dış cephe ahşap. Namık Kemal Caddesi üzerinde bulunan eve birkaç basamak merdiven çıktıktan sonra ulaşıyorsunuz. İçeride Namık Kemal'i simgeleyen pek çok obje var. Müzede sizi 19. yüzyıla götürücek olan telefon, daktilo, kara kalem çalışmalarını görebilirsiniz... Fakat öğrendiğim kadarıyla Namık Kemal'a ait tek eşya kumbara. Eğer yolunuz düşerde Namık Kemal Evi'ni ziyaret ederseniz kumbaraya farklı bir gözle bakmanız gerektiğini bilin. Bina aynı zamanda Tekirdağ Araştırmaları Merkezi bu sebeple Tekirdağ'daki insanların 19. yüzyıldaki yaşayış tarzından haberdar olabilirsiniz.

Adres: Ortacami Mah.Namık Kemal Cad. No:7 TEKİRDAĞ 
Telefon: 0.282. 2629128
Açılış-Kapanış Saatleri: 08.00-12.00 / 13.00-17.00
Müze Cumartesi ve Pazar günleri kapalı o yüzden planınızı ona göre yapmanızı tavsiye ederim.

Son olarak işte size müzenin içerisinden birkaç görüntü...

Namık Kemal'in müzedeki tek şahsi eşyası kumbara

Namık Kemal - Mustafa Kemal Atatürk - Yahya Kemal Beyatlı 

Namık Kemal'in Eserleri


24 Mayıs 2014 Cumartesi


Tekirdağ Rakısı


İçkinin anavatanı olarak tanımlayacağımız bir yer varsa orası kesinlikle Tekirdağ'dır. Dilerseniz ilk önce Tekirdağ Rakısı'nın nasıl efsane olduğundan bahsedelim.

Bu tadı seven herkes; Sene 1967 Tekirdağ'da Türkiye'nin ilk rakı fabrikasında, Türk Rakısı'nı mükemmel hale getirmek için gecesini gündüzüne katan Avni Bey ve çalışma arkadaşlarına koca bir teşekkür borçludur. O dönemde rakı şimdiki gibi değildi, her şişede standart bir tat yakalamak imkansızdı. Her fabrikanın bulunduğu yörenin mahsulüne göre rakının kaliteside 

değişirdi. Bu sırada Tekirdağ Rakı Fabrikası Müdürü Avni Bey ve rakı üstatlarından oluşan ekibi mükemmel rakı formülünü bulmaya gönül vermişlerdi. Gece gündüz çalıştılar.Ve en sonunda rakıyı kimsenin yapamadığı gibi %100 yaş üzümden yapmaya karar verdiler. Taptaze tekirdağ üzümlerinin suyu çıkarıldı, mis gibi anasonlar katıldı, koca koca imbiklerde bekletildi. İmbiğin göbeğinden en lezzetli yeri alındı.Sonuç; mükemmel, yumuşacık bir tat! Bu nevi şahsına münhasır rakı hemen piyasaya çıkarıldı. Tüm Türkiye'ye dağıtımı başlatıldı. Tekel bayiler, meyhaneler, bakkallar, marketler... Tekirdağ Rakısı'nı tadan herkes farkı hemen anladı. Rakı Tekirdağ'daki fabrikadan çıkmışsa o rakı, rakıydı artık. Uzak illerden farklı şehirlerden yolunun üstü olmamasına rağmen insanlar Tekirdağ Rakısı'nı almak için yollarını uzatırlardı. Tekel bayiileri camlarına afişler asarlardı.
"Muhteşem Tekirdağ Rakısı gelmiştir." 
Kısa sürede Tekirdağ Rakısı öyle efsane oldu ki, Tekirdağ ili de bu efsanenin bir parçası oldu.


Tekirdağ Rakısı şuradan alınır gibi bir tavsiye yersiz olur tabi. Çünkü Türkiye'nin her yerinde dilediğiniz Tekirdağ Rakısı serisine ulaşabilirsiniz. Fakat size bir kaç mekan önerebilirim. İlk olarak nam-ı değer Mahmut'un Yeri olarak bilinen Akkaya Lokantası rakı içmek istiyorsanız tercih edeceğiniz ilk mekan olmalı. Akkaya Lokantası. Açık havada Tekirdağ Rakısı'nın eşsiz lezzetine doyabilirsiniz. Bu arada Akkaya Lokantası yani Mahmut'un Yeri Şarköy'de. 

Önerebileceğim bir diğer mekan ise İskele Rum Meyhanesi balık ve rakının eşsiz uyumuna burada şahit olurken denizin esintisi size eşlik edebilir. Hele birde masada sevdiğiniz insanlar varsa çok keyif alacağınız bir gece sizleri bekliyor demektir. İskele Rum Meyhanesi ise Süleymanpaşa ilçesinde.

Son olarak sizlerle paylaşmak istediğim Aydın Boysan tarafından yazılan "Rakı Masasının Adabı" belki ilginizi çeker  :) 

'Rakıyı güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli.



Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır.
Bülent ersoy öyle içiyor diye bir dikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir.
Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanır.
Bardağa konulan rakının yarısı kadar su konması makbuldür.
İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir nefes alınır ki akciğerler de nasibini alsın.

Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz.
Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz.
Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır.
Sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu konmaz.
İçilen kahve fincanında, tabağında sigara söndürülmez.
Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama) buz konur.
Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hem keyfi kaçar...
Rakıya buz koymak neden yanlıştır;
Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı oranda etkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar.
İdeal karışım bozulmuş olur.
En uygunu rakıya soğuk su koymaktır.

İçmeye başlamadan önce aperatif bir şeyler yenmelidir.
Favori zeytinyağlılardır.
Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak, alkolün genzinize doğru gelmesini engeller.
Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur.
Hadi bakalım hoş geldiniz vs. falan diye.

Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır.
Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir.
Rakı şalgam suyuyla içilmez!
Mezesiz de rakı içilmez.
Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için.
Şişe numarasının önemi yoktur.
Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denk gelmez.

Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz.
Bağıra çağıra, böğüre öğüre konuşulmaz...
Sakin olmak, efendi takılmak gerekir...

Önce kendine gel, sonra meyhaneye,
Kalender ol da gir kalenderhaneye,
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur,
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye...

Rakı bardağı boş beklemez...
Evet masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır.
Usul, adap bilen en genç kişinin saki(*farsça; kadeh sunan) olması adettendir,
Büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz...
Ev sahibi olsa bile.

Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır,
Daha da içmek isteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir.

Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir,
Bunu fark ettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz,
Ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terk etmeyin.
Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz...

Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada kibar hanımefendiler olsa dahi) olmaz.
Her nevi ızgara balık (lüfer, çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği,
Hususi nihavent ve rast makamından sanat musikisi eserleri uğurlu nağmesi,
Akordeon, keman ve ud uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir.
Rakı yalnız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir.
Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzel sohbetlere yönelir.
Yani hem anlatır hem dinler...
Böylece rakı sofrası en az iki kişinin katıldığı toplu bir eylem,
Karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratik bir forum,
Evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıp verilen,
İnsanın kendisi ile yüksek sesle düşünerek hesaplaştığı bir tür psikolojik grup terapisi olmaktadır.

Unutulmamalıdır ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir...
Buraya katılan hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir
Hem de diğerlerine karşı aynı saygıyı göstermek zorundadır.
Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir,
Aksi yapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadır, yanlıştır.

En büyük mezesi muhabbettir.
Muhabbet konusu 'bi' kız vardı, 5 yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı' gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,
'bu güneş niye hep doğudan doğuyor, batıdan batıyor?' gibi yarı-felsefi konular da olabilir.

Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmiş sarımsaklı zeytinyağı süslemesi...
Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakının kendine has tatlı nefasetini(*nefis, güzel...) dengeler,
Damarlarınızı büzer, anasonla dost olur...

- Neymiş?
- Rakı içmek sanattır...
                                                                             AYDIN BOYSAN











22 Mayıs 2014 Perşembe

Tekirdağ Yemek Kültürü - 2


Bir önceki blogumuzda Tekirdağ Köftesi'nden bahsetmiştik. Zannediyorum her bünye güzel bir yemeğin ardından üzerine afiyetle bir tatlı yemeyi  hakeder. Peki mavi gözlü kent Tekirdağ'ın meşhur tatlıları neler diler? Dilerseniz biraz ağzınızı sulandıralım....

Hayrabolu Tatlısı ile başlayalım. Malumunuz Hayrabolu Tekirdağ ilçemizin küçük nadide ilçelerinden biridir.
Ve burada yaşayan insanlar genellikle Rumeli'den göç eden kimselerdir. Durum böyle olunca Tekirdağ'da gelişmiş bir mutfak kültürünün olması kaçınılmazdır.

Hayrabolu Tatlısı, Kemalpaşa Tatlısına benzer fakat aralarında bariz farklar vardır. Öncelikle Kemalpaşa'yı tek lokmada bitirmeniz mümkün iken Hayrabolu Tatlısı'nda bu durum neredeyse imkansızdır. Hayrabolu Tatlısı'nda yumurta daha çok kullanılmaktadır ve peynirin taze aynı zamanda tuzsuz olması çok önemlidir. Ve sıkı durun Hayrabolu Tatlısı Tekirdağ'da genellikle üzerine tahin dökülerek servis edilir.





Damak Çatlatan Lezzet;

Peynir helvası; “En iyisini Tekirdağlılar mı Çanakkaleliler mi yapar ?” diye senelerdir süre gelen bir çekişme vardır. Mandıracılık kültürüyle yoğrulmuş Trakya'da Peynir Helvası'nın tadına baktıktan sonra bu çekişmeden uzaklaşıp kesin kararınızı verebilirsiniz. 
Tekirdağ’da düğünlerde-cemiyetlerde hatta sıradan herhangi bir günde kazanlar dolusu hazırlanan peynir helvası yöresel lezzetlerin en iyi örneklerinden biri sayılabilir bence. Peynir Helvası tarifi konusunda pek fikrim olmasada Tekirdağ'a geldiğinizde Tekbaş Peynir Helvası Salonunu tercih etmeniz gerektiğini söyleyebilirim. Zira Tekirdağ'da üç şubesi bulunan işletmeye yolda yürürken rastlamamanız pek mümkün görünmüyor. 1950'li yıllardan beri bu işi yapan Tekbaş ailesi artık bu tatlının piri olmuş.


Tekirdağ'a geldiğinizde tatmanız gereken diğer yöresel lezzetler ise ; 


Cizleme
Höşmerim
Akıtma
Kaçamak
Bulama
İncir tatlısı
Yoğurtlu kuzu eti
Çene çarpan çorbası
Umaç çorbası

Tekirdağ Rakısı ve Şarköy'de üretilen şaraplar için ayrı başlıkta görüşeceğimiz için şimdilik onları listemize eklemedim. Görüşmek üzere kendinize iyi bakın.



Tekirdağ Yemek Kültürü -1


Günün hangi saati Tekirdağ'a gelmiş olursanız olun midenizin kazındığını tahmin edebiliyoruz, yol yorgunusunuz. İşte tam da bu yüzden blogumuzda sizlerle ivedi şekilde yöresel tatları paylaşmayı uygun gördük. 

Yolu Tekirdağ'a düşen herhangi bir kişi öncelikle Tekirdağ Köftesi'nin tadına bakmalı. Sakın ha sahil yolu boyunca sıralanmış köftecilerde bu lezzeti tadıp Tekirdağ Köftesi'ni tattığınızı düşünmeyin. Sizlere tavsiye edebileceğim üç işletme var biri Özcanlar Köfte (1953), Abdi Özcan Nefis Tat Köftecisi (1961) bir diğeri de Meşhur Tekirdağ Köftecisi Ali (1958) .

Aklıma gelmişken Tekirdağ Köftesi'nin biraz geçmişinden bahsedelim. Eski adı tat köftesi diğer bir adı ise Hacı Köylü Köftesi fakat zamanla Trakya'ya özgü bir lezzet olarak Tekirdağ Köftesi adını almış. 






Tekirdağ Köftesi'nin yapımı sandığınız kadar kolay değil Meşhur Tekirdağ Köftecisi Ali lezzetinin sırrını şu şekilde açıklıyor;

  • Her bir köfte 17-18 gram geliyor.
  • Köftelerin eti dana eti. Köfteler 2 günde imal ediliyor.
  • İlk gün baharatlarla et olgunlaştırılıyor (marine ediliyor), ikinci gün soğan, sarımsak, zeytinyağı ekleniyor.
  • Köftenin orantılı yoğurulması çok önemli.
  • İçi İnegöl köftesi gibi pembe olmayacak. Pişimi homojen olacak. Et kesinlikle olgunlaştığı zaman sunulacak.
  • Bir porsiyonda 10 köfte var.
Fiyatlar genel olarak oldukça makul, bir porsiyon köfte 10 lira civarında piyaz, salatalar, yoğurt, hayrabolu tatlısı ve peynir helvası ise 5-6 lira civarında değişen ortalama fiyatlara sahip.

Bir dedikoduyu da sizinle paylaşmak isterim ki Nefis Tat Köftecisi namı diğer Köfteci Abti meğer Özcanlar Köfte şubeleşme kararı aldıklarında kardeşlerden biriymiş. Abti fabrikasyona karşı çıkıp, eski metotlarla köfte yapıyormuş.

Sizlere kolaylık olması açısından tavsiye ettiğim işletmelerin adreslerini paylaşarak blogumu noktalarken aman haa Tekirdağ'a gidip Tekirdağ Köftesi'ni yerinde yemeden dönmeyin demeden edemeyeceğim.



Özcanlar Köfte : Karadeniz Mah. Özyeşilkent Gıda Toptancıları Sit. No: 26-28, TEKİRDAĞ

Abdi Özcan Nefis Tat Köftecisi :  Köfteci Abti’nin bulunması çok kolay, Tekirdağ çarşının içinde Kolordu Caddesinde, kime sorsanız gösterir.

Meşhur Tekirdağ Köftecisi Ali: Hürriyet Mah. İstanbul Yolu Üzeri. Baykallar Mevkii